Şair'ül İslam Yunus Kokan Sözleri 1
1) Nefsim ki emmare, başkasına ders vermek ne haddime, tüm sözlerim nefsime.
2) Bismillah bir intisab, bir istinad, bir nokta-i istimdaddır ki Kadir-i Mutlak Hâlıkı, âciz-i mutlak mahluka yardımcı eyler.
3) İstikamete giden yol, istişareden geçer.
4) İmanın şah damarı tevhiddir, şirk o şah damarı keserek imanı katletmektir.
5) Tevhid imanın, tefekkür ibadetin zirvesidir.
6) Kendini kusursuz görmen, helak olman için yeter; eder Firavun, Nemrud, Karundan da beter.
7) Namaz bireyin, zekât toplumun direğidir.
Ehl-i tefekkür ile ehl-i gafletin misali şark ile garbın misali gibidir.
9) Ruhun gıdası Kuran, kalbin teneffüsü namazdır.
10) Şeref ve izzet parayla kazanılmaz; şeref ve izzetle para kazanılır.
11) Çok uzaklardan görünen kumlar ve çakıl taşları değil, sarsılmaz dağlardır.
12) Bilgi ve sevgi ilgi denen şefkatli validenin iki masum ve muhterem evladıdır.
13) İman marifeti, marifet tevazuyu, tevazu muhabbeti, muhabbet şeref ve izzeti cezb ve celbeder.
14) Dil hem zehirdir hem panzehir.
15) Ülfet ve marifetin merkezinde ene vardır. Cehalet ve ilim onda gizlidir.
16) Namaz, her bir âzanı veren Ehad-i Samede her bir âzan ile teşekkür etmektir.
17) Bedenin ameli olduğu gibi, kalbinde amelleri vardır. O amellerin en faziletlisi ilahi aşktır.
1
Malumat marifete inkılap etmediği sürece cehalettir.
19) Duygular kalpten, kalp ise ruhtan ders alır.
20) İnsan olmadan Müslüman olunmaz!
21) Bize taştan duvardan cami yaptıracak adamlar değil, gönül yapacak adamlar gerektir.
22) Tevazuda zirve ol; amma benlikte bir zerre bile olma!
23) Candan geçmeyen Cânanı bilemez.
24) Duyguların evveli dinlemek, direği okumak ve zirvesi ise şâirliktir.
25) Kader yazılan senaryoyu ve rolü oynamak değil, oynayacağın senaryoyu ve rolü bilmektir.
26) Başkalarının kusuruyla meşgul olmayı terk eden, kendi kusuruyla meşgul olur ve nihayetinde Hakka vâsıl olur.
27) Arı gibi çalışanın bal gibi eseri olur.
2
Marifetin nispetinde dua eder ve marifetin nispetinde muamele görürsün.
29) Basar ziya ile, basiret nûr ile görür.
30) Tebessüm sadakadır, kahkaha illettir.
31) Aşk ile akan gözyaşları nârı nura inkılab ettiren alamet-i rahmettir.
32) Geçmişi değiştiremezsin; ancak nefes alıyorsan bil ki kendini affettirmek için geç kalmış değilsin.
33) Gül kokmak için, bülbül olmak gerek.
34) Ameldeki nifak eğer tevbe ve istiğfarla temizlenmezse, zamanla itikada sirayet eder.
35) Bir insanı tanımak koca bir âlemi tanımak kadar müşkildir. Zira her insan başlı başına bir âlemdir.
36) İnsan marifeti nispetinde dua eder ve marifeti nispetinde ister.
37) Musibetlerin yağmur gibi yağdırılması meyyit letaifin ihyası içindir.
3
Bir senelik rızkını bir oturuşta yemediğin gibi, bir senelik ibadeti de şimdiden düşünüp dert etme!
39) Üflemekle sönenler kibrit misillü ışık verenlerdir.
40) Zafer sarhoşluğu içinde olanlar yenilgiye namzettirler.
41) İnsanın yarın için gayeler edinmek yerine yaptıklarıyla yetinmesi hele bir de övünmesi ne kötü!
42) Nefsine avans verirsen sonunda iflas edersin.
43) Dünya aldatıcı bir tüccardır.
44) Mevt bir davettir, bir beraattir. Âşığın Maşuka visalidir.
45) Kalp çobandır, nefs-i emmare kurt. Kurt sürüye saldırmak için çobanın bir anlık gafletini bekler.
46) Hadisleri ve bilhassa sahih olanlarını inkâr edenler dalaletin ve helakin eşiğindedirler.
47) Peygambersiz ve sünnetsiz bir Kuran Müslümanlığı olmaz ve olamaz!
4
İlmi okuyanlarda, hikmeti susanlarda arayınız.
49) Ömür dakikaları sayılı olan insanın, günün üçte birini uykuya ayırmasına şaşarım.
50) Kaliteye değil, reklama talib olunan dünyada kaliteli adam bulmak bir hayli zorlaştı.
51) İnsan hata yapmayan değil, hatasını görebilen ve af dileyebilendir.
52) Hayal edecek değil, hayal edilecek adamlar gerek memlekete.
53) Ey nefsim! Sen namazı ayakta tut ki, namaz da dinini ayakta tutsun.
54) Şiir şâirsiz, resim ressamsız, sanat sanatkârsız olmadığı gibi; elbette mükemmel bir ilim ve hikmetle donatılmış insan ve kâinat da sahipsiz olmaz ve olamaz!
55) Ve öyle bir hayat yaşa ki sen dünyadan ayrıldığına değil, dünya senden ayrıldığına ağlasın!
56) Ey insan! İyi ölç, iyi tart, hesabını iyi yap. Yevm-i mahşerde evdeki hesabı pazara uymayıp da şaşkın şaşkın bakan adam gibi olma!
57) Sürekli dalaleti telkin eden şeytan ile sürekli marifeti ve hidayeti telkin ederek mücadele edilir.
5
İmanın merkezi kalp olduğu gibi küfrün merkezi de kalptir. Binaenaleyh inkâr eden akıl değil, kalptir. Bu da cüz-i iradeyi şerde istimal etmektendir.
59) Her işiyle, her fiiliyle mükemmel olan Zât-ı Kadir-i Zülcelal elbette mükemmel bir muhabbete layıktır ki bu nihayetsiz muhabbete aşk denilir.
60) Şirkin itikadi olanı var, ameli olanı var, kavli ve fikri olanı var. Hakiki Muvahhid Müslüman itikadi, ameli, kavli ve fikri her türlü şirkten uzak durandır.
61) Merkezinde Kuran ve sünnet olmayan hiçbir mezhep, hiçbir meslek ve hiçbir meşrep dalaletten kendini muhafaza edemez.
62) Baki olanın kendisine, fani olanın eserine bağlanınız!
63) Dünyada uykusu büyük olanın mizanda hasenatı küçük olur.
64) Günün sekiz saatini yatakta, kalanını ayakta uyuyarak geçirenler bizi nasıl anlasın?
65) İman vicdanda olanı dil ile ikrar etmektir. Küfür vicdanda olanı dil ile yalanlayıp gerçekleri örtmek, görmezden gelmektir.
66) Eserden müessir gibi olmasını beklemek ve hatasız, kusursuz, noksansız insan aramak en büyük kusur ve en büyük noksanlıktır.
67) Kabirleri ve türbeleri ziyaret ediniz! Fakat kabirlerden ve türbelerden meded beklemeyiniz! Meded yalnızca Allahtan dilenir ve yalnız Ondan gelir.
6
İsm-i Nûra layıkıyla mazhar olanın fiilleri mükemmel bir sûrette ve süratte cereyan eder.
69) Zamana mahkum olanlar, Allaha hakiki abd olarak Biiznillah zamana hâkim kılınanları anlayamaz!
70) Kurandan daha doğru bir söz, Resûlullah (s.a.v)den daha güzel bir örnek yoktur.
71) Sünnetten daha sağlam bir mezhep, vicdandan daha büyük bir müctehid yoktur.
72) Toprak altına giren her çeşit tohumu dirilten nihayetsiz bir hikmet ve kudretin insan tohumunu diriltmemesi ve (hâşâ
diriltememesi düşünülemez!
73) İhtiyaç duyanlar ağız ve dil ile tekellüm ederler. İhtiyaç duyulanlar ise ağız-ı eser ve lisan-ı ilim ile tekellüm ederler.
74) Evet, izzet ve şerefin tamamı Allaha aittir. O Zât-ı Azîz-i Muizz dilediğine izzet ve şeref verir de o kimsenin ismini hem dünyada hem de ahirette yüceltir.
75) Evliyâullahın sözleri hep birbirine benzediği gibi, tüm Adüvvüllahın dahi sözleri birbirine benzer.
76) Allah dostlarının meclisi gül bahçesine benzer. Allah düşmanlarının meclisi bataklıktan ibarettir.
77) Her kim Allah dostlarına muhabbet ediyorsa bilsin ki muhabbeti Allahadır. Kim de Evliyâullaha adavet ediyorsa bilsin ki düşmanlığı Allahadır.
7
Yeis ataletin, atalet cehaletin, cehalet sefahetin, sefahat dalaletin, dalalet nârın davetçisidir.
79) Güzelliğin envaı vardır: İmanın güzelliği, ilmin güzelliği, amelin güzelliği, ahlâkın güzelliği, ihlasın güzelliği
Hâ bir de sûretin güzelliği.
80) Ehl-i marifetin hikmetini bilmediğiniz efâli hakkında yorum yapmayınız. Zira onların esbab-ı efâlini çoğu zaman kendilerine sormadan bilemez ve su-i zan edersiniz.
81) Gıybet helal olmadığı gibi, insanların yüzüne karşı eziyet verecek bir şekilde tekellüm de helal değildir bilesin. Terk etmezsen bu işi bedelini ukbada ödersin.
82) Ey nefsim! Oldu zannediyorsan kendini tam, bil ki delildir olduğuna ham.
83) Ey nefsim! Önce yan, sonra yak.
84) Basiret basardan ileriyi görmeli.
85) Marifet hikmet-i hilkattir, tefekkür mukteza-i fıtrattır.
86) İnsanı insan yapan hayâdır.
87) Dua bir anahtardır.
8
Kâmil mürşid hâl ile örnek olandır.
89) Ehl-i gıybet yamyama benzer.
90) Cehalet bir illettir.
91) Gaye-i ibadet şükürdür.
92) Evliyâullahın düşmanı Allahın düşmanıdır.
93) Göz eseri görünce, öz müessiri görmeli.
94) Zekât bir kalkan-ı mühimmedir.
95) Tebdil-i isimle mahiyet değişmez.
96) Yokluktaydım Rabbim verdi vücûd, nasıl olur da etmem Ona sücûd?
97) Her şerde dahi bir hayır vardır.
9
Riya salih amelleri yok eder.
99) Hakkı söyleyenler Hakkın himayesindedir.
100) İnsanlara liyakatı nispetinde değer verilmeli.
101) Ey nefsim! Ne ise özün,o olsun sözün. Ne ise sözün, o olsun özün.
102) Ruhun gıdası Kurandır.
103) İbadet marifetin habercisidir.
104) Değildir tesettür tarz, nass-ı Kuran ile farz.
105) Allah örtü ile emretti gizlemeyi zineti,ne yazık ki bir kısım muasırlarımız, yaptı örtüyü en güzel zineti.
106) Nefsinin avukatı değil, hâkimi olmalısın.
107) Talebe olmak öğrenci olmanın gayrıdır.
10
İyilik döner durur, yapanı bulur; kötülük döner durur, yapanı vurur.
109) Verirsen malından zekât, artırır o malı Şekûr kat kat.
110) Yücelten de alçaltan da Allahtır.
111) Dinsiz felsefe bir safsatadır.
112) Gelenek dine eklemek değildir.
113) Muhabbet eken aşk biçer.
114) Sözün doğru olsa da yerinde demek gerek.
115) Âlim bin düşünür bir söyler, cahil bir düşünür bin söyler.
116) Evliya kalp kırmaz.
117) Şu elimizdekiler altın ve elmastır, kullandığımız tek para ihlastır.
11
Şems çıktı nücum kayboldu.
119) Her gördüğünü tesettürsüzlükle suçlamak yerine, önce gözlerine tesettürü emret bak gereğine!
120) Eser müessiri tanımak içindir.
121) Büyük uykular kabre tehir edilmeli.
122) Kap dolmadan taşmaz.
123) Sünnetin inkârı Ebû Cehilden de cahil eder insanı.
124) Kitap yüklenmek için akla ne gerek? İlmiyle âmildir âlim, bilmek gerek.
125) Edepsizle bir olmak ilme hürmetsizliktir.
126) Kul dediğin her işi Allah için yapar.
127) Fıtratta kibire yer yoktur.
12
İlmin şükrü tebliğdir.
129) Uyku gayenin habercisidir
130) Kimi ihtiyaçtan konuşur, kiminin konuşmasına ihtiyaç duyulur.
131) Teşbih-i kelam teşbih-i itikaddan gelir.
132) Yeis nârın davetçisidir.
133) Zahire aldanma, ehl-i siyasetin işine karışma.
134) Duanın keyfiyeti marifete delildir.
135) İnkâr eden akıl değil, kalptir.
136) Asrın adamı asrın dışında olmalı.
137) Kabirlerden ve türbelerden meded beklenilmez.
13
Âlimin ilmine, tebliğdir şükür. Zalimin zulmüne korkma tükür!
139) Ey sen âmir! Edemezsin kırdığın bir gönlü tamir, iyisi mi seç sen kendine güzel bir zamir.
140) Kál ile öğüt veren çoktur, hâl ile örnek olan yoktur.
141) İlimle tedavi edilmezse illet-i cehalet, bil ki artarak olur sonunda dalalet.
142) Kurandır Allaha ulaştıran hakikat, nefsindir eğer binebilirsen hakiki at.
143) Aslı çirkin olanı, değiştiremez onun adı.
144) Vermişse Allah bir kuluna ilm-i simayı, bir bakışta anlar yürekteki davayı.
145) Ey nefsim! Yılan gibi kıvrım kıvrım olup, yalanla oynama! Ok gibi dosdoğru ol, hedeften sapma!
146) Uyku beş saattir, çoğu kabahattir.
147) Sen Türk, sen Kürt, sen Arapsın dediler, Millet-i İslâmiyeyi bu ateşle erittiler.
14
Her kime verdiysen layık olduğundan fazla değer, bir gün gelir elbet seni buna pişman eder.
149) Uğradı mı bir beldede salihler atalete, fasıklar hâkim olur o beldeye elbette.
150) Kuran sedası,ruhun gıdası; şirk kokan müzikse, olsa olsa ruhun belası.
151) Ve bir şiir ki tüm şiirleri sil baştan yazdıracak. Ve bir iman ki Hakkın adını yüreklere kazdıracak.
152) Zaafiyet-i ibadet, eder zaafiyet-i marifete işaret.
153) Ey nefsim! Avukat gibi nefsini savunmayı bırak, hâkim gibi nefsini sorgulamaya bak!
154) Mümine yaraşmaz boş durmak, saltanat-ı hakiki kulûb üzerine taht kurmak.
155) Uyan ey insan ölüm var ayıl! Seni hikmete sevk eder akıl, hayvan gibi yaşayacaksak, ne diye verildi ki şu akıl?
156) Abdullah İbni Ömerler için, Ömer gibi pederler gerek! Yeni Fatihler için, yeni Akşemseddinler gerek!
157) Hakkı bilendir hakiki âlim, Hakkı tanımayandır asıl zâlim.
15
Samimi olanın zikredilir ismi Arşta, zıddı olanın ismi silinir en başta.
159) Kendim bildim bileli, uyudum mu bilmem. Ben göz kapamaya, uyku demem.
160) Her kişi kazancında dökmeli ak ter, elzemdir insana önce karakter.
161) En aziz kişi nefsine galip olandır, en âciz kişi nefsine mağlup olandır.
162) Ne dünya ne de ukba, gayemiz yalnızca ilahi rıza.
163) Üsluptaki virüslerdir bu davada en büyük düşmanımız bizim, dile format gerektir azizim.
164) Üzmeler ve küsmeler; kırgınlıklar ve kızgınlıklar hep birbirini kovalar.
165) Ha bir cami yıkmışsın,ha kalp kırıp gönül yıkmışsın. Namazdan mânâ ne? Sen kâbeyi yıkmışsın!
166) Asla gözüne haramı gördürme! Bin latifeni bir bakışla öldürme!
167) Ömürdür dünyadaki sermaye, hasenattır ukbadaki sermaye. Uyan ey gafil nefis, nasıl olur da boş geçer bir saniye?
16
Gözlerden akan yaşlar, turab-ı kalbi sular.
169) Ârif her musibetten bir ders-i ibret alır, cahil ne gelse başına kul yaptı sanır.
170) Ben hiçbir şey söylemedim ve hiçbir şey yazmadım; yalnızca yüreğime, bir ayna bıraktım.
171) Şükür tohumdur sabır suyu; esirgeme ki suyu, yeşersin şükür tohumu.
172) Kul kuldan istedikçe eder tedenni, Hakktan istedikçe eder terakki.
173) Allah deyu deyu çıktım dağlara, haykırdım doya doya. Taş bağırlı dağa kim ne duyura?
174) Bil ki güldür onlardaki bağır, adavet ettiğin Allah dostu ise bedeli ağır.
175) Nimeti yalnızca Hakktan bil! Ta ki zikretsin hakkıyla Onu dil.
176) Zannetme ki tevekkül sebepleri terk edip bir mûcize beklemektir, tevekkül esbaba müracaat edip neticeyi Hakktan dilemektir.
177) Kenz-i mahfiyi aradım durdum, o hazineyi kırık kalplerde buldum.
17
Geceyi yıldızlar aydınlatır amma, bir yıldız ki güneş olur da görünmez başka yıldız ve yakılmaz lamba.
179) Kalp bir tarladır; kimi muhabbet eker, kimi nefret diker. Mahsulü ameldir, herkes ektiğini biçer.
180) Ehl-i gafletin aşk sandığı şehvani bir muhabbettir, oysa aşk mukaddes ve müberra bir hakikattir.
181) Kabir büyük bir duraktır, sanma ölüm sana çok ıraktır, şu sararıp düşenler yapraktır, nasıl yaşarsan yaşa, sonun kara topraktır.
182) Dediler: Riyazetle nefis ölür mü? Dedim: Hiç düşman geri çekilmekle ölür mü?
183) Bir yıkılış bin kalkınıştır, bir mağlubiyet bin galibiyettir elbet. Mühim olan yenilgi içinde büyüyen, zafer-i ekberi görebilmek.
184) Âyâ zanneder misin zikirler gider boşuna? Zikir ayaklarıyla çıkılır merdiven-i aşkın arşına.
185) Gönül yapanlar bırakır arkalarında gül, gönül kıranlardan geriye kalan yalnız kül.
186) Nefretin misali bir çöl, kupkurudur, kurutur gör! Muhabbetin misali göl, hiç çöle benzer mi gör!
187) Azrail gelince insan etmeli tebessüm, Sevgiliye götürene nasıl edilmez tebessüm?
18
İbadetin efdalini ararsın, bir taraftan da gönül kırarsın, kâbeyi yıkarak nasıl rıza ararsın?
189) Seher vaktini uykuda geçirmek, musluk açıkken kovayı ters çevirmek.
190) Şâirim, sözün âlâsını bilirim, lakin cahilin karşısında konuşmayı, edepsizle bir olmayı, ilme hürmetsizliktir bilirim.
191) Elif gibi dimdik ol amma çok havalardan uçma, düşüşün fena olur sonra.
192) Nefs-i emmare cihetiyle öldüğün gün, odur kalp ve ruh cihetiyle dirildiğin gün.
193) Dünya bir handır, ebedi kalınmaz. Baki için halk edilen kalp, faniye bağlanmaz.
194) Ey nefis! Fani dünyaya aldandın, hiç ölmem mi sandın, koca bir ömürde Onun rızası için ne yaptın?
195) Hak hakkı özler, batıl batılı gözler, gördüm yüz verince beş yüz olan yüzler.
196) Sözün menbaı ne akıldır ne de lisan. Sözün menbaı mahall-i imandır bilmeli insan.
197) Ey nefsim! Sen oruç tutuyorsan oruç da seni tutmalı; Oruçtan mânâ, yalnız açlık sanma, amellerini ateşe atma!
19
Hadis, fıkıh, tefsir, kelam... İlmi talep ettim her an, akıp gider; durmaz zaman. Önce ihlâs derim o zaman.
199) Ey nefsim! Aç gözünü, olma kör, Sanat mûcizelerini gör. Bak, üzüm asmasının yaprağındaki nakşa, Tesâdüfî olması mümkün mü hâşâ?
200) İlk üç emridir dinimizin Oku! Yarın mahşerde de ilk suali olursa Okudun mu? Sen o günün dehşetini şimdiden oku!
201) Empatiyi terk eden insanlığını kaybeder.
202) Ey nefsim! Sen bilmediğinin âlimi; Bildiğinin cahilisin; Tevâzuyla insan olur,
kibirle yok olursun.
203) Biz önce Müslümanız, Sonra Türküz. Biz önce Müslümanız, Sonra Kürtüz. Biz önce Müslümanız, Sonra Arabız, Farsız, Çerkeziz, Lazız...
204) Aşk; gül demek, bülbül demek, bülbüldeki vefâ demek.
205) Azaplara atar, bil! Hikmetsiz konuşan dil.
206) İnsan ölümsüz değil, sen Hakk önünde eğil.
207) Ey nefis! Tetiği çeken sensin, sonra da kader mahkumuyum dersin. İyilik gelse başına hepsi benimdir dersin, su-i ihtiyarından gelen bir kötülüğü, sahiplenmez; kaderindir dersin.
20
Bil ey nefsim! İyilik onu emreden külli irade sahibinin; kötülük Ona isyan eden bedbaht nefsinin.
209) Ey nefis! Gel etme gurur! İbadettedir asıl onur. Kulûb bulur, Zikrullah ile huzur.
210) Resûlden aldım hilim, Rabbim verdi ilim. Kesilsem dilim dilim, yine de Hakk der dilim.
211) Bak şimdi şu diline! O Rahmandan hediye. Tercüman latifene, mûcize-i azîme...
212) Bırakmalı günahta inadı, helal lokmadadır nimetin tadı.
213) İster piyango desinler, ister loto, ister ganyan. Hepsi kumardır, bilsin bunu oynayan!
214) Nasıl oynar Müslüman kumar, haram lokmadan ne umar?
215) Özgürlüğe ölüm, kuşa bir kafes. Kim bilir, ne zaman verilecek son nefes? Zannetme hayattan gaye, sadece heves! Kâlû Belâyı nasıl unuttun, ey ruh, sana pes!
216) Uyan artık gafletten, ölüm ansızın gelecek! Sanma herkes de seninle bir gelecek.
217) Geldin bir damla su ile, gidişin bir tohum ile; bu kibir gurur ne diye?
21
Ölüm haktır, kaçış yoktur. Her nefis tadacaktır, ruh bedenden çıkacaktır.
219) Gördüm vefat var bir evde, Ağlıyorlar dört bir yerde. Göz yaşları dönmüş sele, sanki gidişi nereye?
220) Öleceğim bir gün ben de, ağlamayın hiçbir yerde! Düğünümdür, düğünümdür! Sevgiliye dönüşümdür.
221) Aynı adama baktılar, farklı adlar taktılar. Şâir denen aynada, onlar kendilerine baktılar.
222) İman bir nur olur, kiminde kibrit olur. İman bir nur olur, kiminde şems olur.
223) İlim başta taşınan elmastan bir yüktür, insan yükü nispetinde ihtiyatlı yürür.
224) Dersin: Ne kadar söylesem az. Bil ki kelamdaki icazdandır icaz.
225) Ebrehenin filinden, hak korudu şerrinden. Yüz çevirme beytinden, o gönül evinden.
226) Çok kandıran, hep aldatan; dünya yalan, var mı alan?
227) Geçer zaman, deme aman! Olma pişman, oku Kuran!
22
Bil ki bir an, ömür bu an; zıddı yalan, zıddı yalan.
229) Dolam dolam, kalbi sokan; yalan yılan, olur ayan.
230) Özünle yan, sözünle an! Ona dayan, aşka uyan!
231) Kalbini Rahmana teslim eyledi. Evirdi, çevirdi; dile getirdi.
232) Bu aşk her zerremi Şems eyledi; kül etti, gül etti, mecnun eyledi.
233) Aşkına düşenler bayram eyledi. Yûnus bu aşka, hayran eyledi.
234) Bir hiç iken var eden, Sensin beni halk eden. Senden gayrı kimim var, Senden gayrı kimdir yâr?
235) Sensin dil, dudak veren; Sensin el, ayak veren. Senden gayrı kimim var, Senden gayrı kimdir yâr?
236) Andığım, yandığım; hecemsin, dizemsin. Beyitim, şiirim; her şeyim Sensin, her şeyim Allah.
237) Amele güvenmem, cenneti düşlemem. Aşkımdır sermayem, sevgindir himayem.
23
Sadır oldu, satır oldu; Rabbim sevdan, bana doldu.
239) Seherlerde er eyledi, zikrine nefer eyledi. Bak, bu sevda ne eyledi!
240) Her verdiğin sümbüldür, Yûnus aşkınla bülbüldür. Senden bana gelen güldür; ister öldür, İster güldür. Ölüm benim düğünümdür.
241) Tek Sevgili, en Sevgili, ne güzelsin Sen Sevgili! En güzelsin Sen Sevgili.
242) Şol kalbim lütfunla sezer, mazlumun dilinde gezer, zalimleri tümden ezer, bu sözler dünyayı gezer.
243) Bülbül etti, söylettirdi; aşkın beni, benden etti. İlim etti, hilim etti; aşkın beni benden etti. Özüm etti, sözüm etti; aşkın beni, benden etti. Fikir etti, zikir etti; aşkın beni, benden etti. Kitap etti, hitap etti; aşkın beni, benden etti.
244) Kırık kalbimde, bin şiir yeşerdi. Rabbim bir zerre muhabbetin, ebeden yeterdi.
245) Kalbim geldi dile, seslendi âleme. Deftere kaleme, hacet ne diye?
246) Elden ele kitabımız, dilden dile hitabımız. Gönülden gönüledir, aşk denen ikramımız.
247) Satırlardan sadırlara, sadırlardan asıllara, asıllardan asırlara, aşk denen ikramımız.
24
Arzı kaplar bu davamız, Arşa çıkar niyazımız, gül kokulu yazımız, aşk denen ikramımız.
249) Yaram var derinde, aşk Allahın evinde. Derman yok derdime; Senden gayrı, Senden gayrı.
250) Bir hece var dilimde, bedenimin başkentinde. Duyan yok sesimi, Senden gayrı, Senden gayrı.
251) Kanlı yaş var gözümde, Sensin tek yâr özümde. Sevemem hiçbir şeyi; Senden gayrı, Senden gayrı.
252) Ruhumun derinliğinde, kalbimin zirvesinde, Yûnusun benliğinde; sarmaşık aşk, sarmaşık aşk
253) Muhabbetin illerinde, tasavvufun başkentinde, Yûnusun benliğinde; sarmaşık aşk, sarmaşık aşk
254) Ağlayan gözlerimde, gül kokan sözlerimde, Yûnusun benliğinde; sarmaşık aşk, sarmaşık aşk
255) Dua dua kanat çırpar, kuşlar Hakk deyu uçar; lâ maşuka illallah.
256) Hu! deyu aşka eser, rüzgâr emrinde nefer; lâ maşuka illallah.
257) Ağaçlar çiçek açar, yaprağıyla el açar; lâ maşuka illallah.
25
Zerre döner, dünya döner, aşkınla âlemler döner; lâ maşuka illallah.
259) Sen güzelsin, ne güzelsin; lâ maşuka illallah. Sen güzelsin, en güzelsin; lâ maşuka illallah.
260) Ateşten korkmam, korkum Senden; Sevgili! Sevgili! Sevgini ver Sevgili!
261) Cenneti istemem, huriyi neyleyem? Sevgili! Sevgili! Sevgini ver Sevgili!
262) Ne baldan ırmaklar, ne sütten ırmaklar; Sevgili! Sevgili! Sevgini ver Sevgili!
263) Seyyah aşkınla deli, neylesin yemişleri? Sevgili! Sevgili! Sevgini ver Sevgili!
264) Pınarlardan bana ne? Ağaçlardan bana ne? Sevgili! Sevgili! Sevgini ver Sevgili!
265) Ne hayaldir ne emel; makamlar ve mevkiler. Sevgili! Sevgili! Sevgini ver Sevgili!
266) Dost Dostundan, hiç olur mu ayrı? Ey Rabbim, dost yoktur Senden gayrı!
267) Yol gözlerim, hep özlerim, hak sözlerim. Bak gözlerim, şol meleği ara!
26
Kömür içinde elmas gibidir her veli, insanlar içinde binler hikmetle gizli; hor görünür, gülünür sanılır bir deli.
269) İhlas ile sıradan ameller olur ibadet, ihlassız ibadet dahi olur helaket.
270) Ümit kesme Rabbinden! Yüz çevir, kesretten! Tövbe eyle, yürekten! Son nefese ermeden, ölüm sana gelmeden.
271) Aşkın ile ağlıyorum, su olmuşum çağlıyorum, yalnız Sana çağırıyorum, varlığınla gurur duyuyorum.
272) Hilim içindedir ilim.
273) Lütfunla günahlara kördüm, her şeyde Seni gördüm, âlimler içinde zalimler gördüm, şol hilim içinde ne büyük ilim gördüm.
274) Ulvi bir hizmet ile meşgul olanı, süfli bir hizmete davet, ne kadar eblehçe bir hareket!
275) Ömrüm güller içinde, güller gönlüm içinde, sırlar sırlar içinde, rüyaların içinde, cevabı bir niçinde.
276) Rabbim ne bildirdiysen hepsi doğru, ne olur uçur bizi Arşa doğru.
277) Ey zalimler! Ey gafiller! Günahkâr gözlerinizle, gaflet dolu gönlünüzle, Allahı göremiyorsunuz diye, Onu yok mu saydınız? Yoksa Onu yok mu sandınız?
27
Ey Varlık! Gösterme Darlık!
279) Senden gayrı yoktur gerçek varlık, Rabbim gösterme ebeden darlık!
280) Bin ârif gördüm, hepsi suskundu. Bin cahil gördüm, susanı yoktu.
281) Ey reformistler ve ey mealistler! Şunu iyi biliniz: Biz ki ehl-i sünnetiz, hakikati tasdik ve teyit idrakı tahsin ve tecdittir vazifemiz.
282) Müctehidin gayesi odur, olur marziyat-ı ilahi. Mübtedinin gayesi odur, olur marziyat-ı insani.
283) Kesretten arındım, sevginle barındım. Ben Sana adandım, kabul et Allahım!
284) Kelimeler söz olur, kimi zaman aş olur. Bir taş olur, bir ataş. Yüzde kaş olur, baktığın göz olur. Kor olur, köz olur, aktığın öz olur.
285) Tercihimiz baş olmak, benlikte yok olmak, gözlerde yaş olmak, aşk ile tok olmak, açlığa aş olmak, hedeften sapmayan dosdoğru ok olmak, müttakîne baş olmak.
286) Çağrımız Kurana, akıl ermez durana. Selâm olsun duyana, bu davete uyana, Hakk adını anana, aşkımızla yanana.
287) Hakk âşığı hakikatın elidir, halk nazarında yalnız bir delidir, mum gibi erir, etrafına ışık verir.
28
Hastalık, sıkıntı, musibet olur günahlara kefaret, yahut olur terakkiye alamet. Yeter ki sen güzelce sabret!
289) Diplomayla âlim olunmaz. Para kazanmak için, ilim tahsil olunmaz.
290) Kuranla dirileceğiz, sünneti bileceğiz. İlim ile hikmet ile, İslâm kokan güller ile, bülbül olup öteceğiz.
291) Rahmet-i Rahman şamil, ahkâm-ı Kuran ile âmil, görür insan-ı kâmil.
292) Tasavvuf Allahı sevmek, Allah için sevmek, Allah için olmayan her ameli ve her sevgiyi Allah için terk etmektir.
293) İsraf etme zamanını, sen kalk kıl namazını! Hakktan dile amanını! Duyar O niyazını, ne hoş verir cevabını.
294) Siyasetle iştigal edenler de gerek elbet. Lakin bizim vazifemiz yalnızca diyanet.
295) Dersin: Dua öner! Elin başka söyler, dilin başka söyler. Dua sana neyler?
296) Yazmadım, yazdırıldı. İman için, İslâm için, gül kokan bülbüller için yüreklere kazdırıldı.
297) Ara dur, hilkatteki gayeyi bul! Hikmet budur, Hakka olmak güzel bir kul.
29
İmandır yüreklerin ferahı, kalmaz kimsede mazlumun ahı.
299) Terk edersen şol dünyada ihlası, görürsün ukbada gerçek iflası.
300) Ettin kendine yazık, günah ne kötü azık.
301) Hakk içindir insan aklı, vicdan ki her daim haklı.
302) Vahiy önce gelir ey akil! Yerinde kullanılmalı nakil.
303) Ey nefsim! Sükut et, abes konuşmayı kes! Rüzgâr ol, hikmet es! Bilemez bizi herkes.
304) Kulaklarda aşk dolu dizeler, dudaklarda aşk kokulu sözcükler. Birdman Father bu dünyayı neyler? Muhabbet-i Vedûd bize, ebeden yeter.
305) Şol Yûnus ki ham idi, Hakk ilham eyledi, kulluğa erdirdi, orada aşk önderdi.
306) Âşıklar aşk derler, Hakk deyu dönerler. Onlar bu yolda erler, Kul ol da gel! derler.
307) Hakktan gelen ferman, tüm dertlere derman.
30
Hakktan ilham geldi sadırıma, sadırımdan döküldü satırıma. Aşk dolu sineler hatırına, yazılanlar ikram insanlığa.
309) İman dolu yürek, sarsılmaz dağdır. İman aşk ile kıyamdadır. Âşık ölmedi, aranızdadır, sağdır.
310) Ölüm gelip çatmadan, kalbin son kez atmadan, dön kulluğa! Gel, eyle secde!
311) Yüzde gözdür, olur nur. İmandır gerçek onur.
312) Bir kez geldim dünyaya, âşık oldum Mevlaya,. Yine gelsem dünyaya, sevdam yalnız Mevlaya.
313) Haksızlık aksızlıktır, akılsızlıktır. Faniyi bakiye, nârı nura tercihtir, şüphesiz ki ahmaklıktır.
314) Marifetullah dediğin, Hakkı hakkıyla tanıyabilmek. İlmin güzelliğindendir, Bilmiyorum. diyebilmek.
315) Bilmediğini bilmek ilimdir.
316) Allahı zikreden asla görmez darlık, Rabbim Senden gayrı yoktur gerçek varlık.
317) Tebliğ için iman gerek, ilim gerek, irfan gerek, İlaha adanmak gerek, Hakk adını anmak gerek, Rabbe daim tapmak gerek, aşk ile kavrulmak gerek, yakmak için yanmak gerek.
31
Sussam fayda etmiyor, kelimeler yetmiyor, Rabbim Senden niyazım, nesl-i Kuran muradım.
319) Tövbe alma söylemi ve eylemi kiliselerden edildi ithal, yerine iade edilmeli derhal.
320) Kuran ile sünnetin arasını açmak ve sünneti yok saymak, olur kelime-i şehadetin iki cümlesinden birini yok saymak.
321) Ağlarım oldum mâ-i zemzem, çağlarım Hakk deyu her dem.
322) Seni bir ömür, secdeye götürmeyen iman, cennete nasıl götürsün? Uyan ey insan!
323) Abdalca yaşarım, engelleri aşarım, perdeleri açarım, su misali taşarım, mecnun deyu anılmayan, akılsız sanılmayan, veliye şaşarım.
324) İnsanlara acımayınız, insanları seviniz. Bu bizim meşrebimiz, eğer bilirseniz.
325) Şu dünya ki bir han, her anımız imtihan.
326) Ey nefsim! Yüreğine kin dikenleri dikmek yerine, muhabbet çiçekleri dik ki yüreğinden diline mis kokular süzülsün, dilinden sözlerine hikmetler dökülsün.
327) Gönüllerde kalanlar, gönül alanlar. Hakk dostu olanlar, Hakka adananlar.
32
İmansızlık beter eder, büyük nimet rükn-i kader. İman et, gitsin yeter! İman et, bitsin keder.
329) Üç günlük dünyaya kanan, Rabbi değil, nefsi anan, kendini ebedi sanan, odur nâr içinde yanan.
330) Hakikatı bulanlar mutludur, her daim umutludur. Okumak ne güzel bir tutkudur, bu tutkuda olanlar kutludur.
331) Neden, niçin böyle? deme! Sabret! Bak, gör tecelli edecek nice hikmet! İbretle seyret! Rabbine şükret!
332) İyilik eden o iyiliği unutmalı, iyilik edilen unutmamalı. Ama tüm iyilikleri Hakktan bilip, minneti yalnız Ona duymalı.
333) Beli rükûda eğdir, alnı secdeye değdir. Bu gerçek yükseliştir, aşka gerçek eriştir.
334) Dil ile ikrar, kalp ile tasdik, amel ile ilân, ihlâs ile ilam budur kâmil iman.
335) Aşk ile geldim vecde, Rabbe eyledim secde. Şol yükseliş arş, diye! Hakk adını an, diye!
336) Bilmeli bunu gafil, olmamalı cahil. İlmiyle âmil, insan-ı kâmil.
337) O bir eldi, güzel elçi, Resûl geldi, davet etti. Duyduk ve uyduk, Hakka kul olduk.
33
Ameldir ilme zabit, Rabbim eyledi âbid. Yeryüzü bize mescit, her zerrem oldu sacid.
339) Dize dize aşka çağır! Duysun bizi mümin bağır. Mazlumdan yükselen sabır, zalimi alçaltan kahır.
340) Kuran ruh, sünnet göz olmalı. İşte o vakit hikmet olur söz, İslâm olur yüz ve iman olur öz.
341) Nuru nâr çeviriyor, nârı nur çeviriyor. Manzaralar geçiyor, insan dilediğini seçiyor.
342) Ey akıl! Düşün ve hikmete var! Ey arz! Müjde sana! Bahar var, haşir var. Ey ins! Hakikata ağ aç! Ey ağaç! Yaprak avuçların aç, şol duama ol taç!
343) Kalbim anıyor, kalem yazıyor, yaram kanıyor. Sürgündeyim, her bir zerrem aşkla yanıyor.
344) Bilmemeyi ilim bildim, bilmeyi cehalet. İlimden gelen enaniyet var ya işte odur asıl helaket.
345) Fazla dalma derin, hikmet denen okyanus. Ya dünya kokacak Yûnus, ya kokacak dünya Yûnus.
346) Bildim bileli ben beni, kaybetmişim kendimi, sanki bir ayyaş gibi. Yüreğim aşk süzeni, Allah diyor merkezi, Kurandır rehberi.
347) Hak göründü gözümüze, davetimiz Rabbimize. Aşk yer etti özümüze, bal sürüldü sözümüze.
34
Olmak istiyorsan gönüllerde kalıcı, olmalısın sen her daim gönül alıcı.
349) Dünya ki uzun sanılan kısa yoldu. Günler doldu, güller soldu. Yeryüzü kabirle doldu.
350) Aptala malum meçhul olur, abdala meçhul malum olur. Hakkı anan hakkı bulur, bizimle olan bizim gibi olur.
351) Mümine yakışan, bir güler yüz ve bir tatlı söz. Budur imandan öz. Kibir denen illetse, olur taşıyana köz.
352) Gayrın kusurunu aramak, götürür gaflet ve dalalete. Nefsin kusurunu aramak, erdirir hikmet ve hidayete.
353) İster öldür beni, ister güldür beni. Aşkın ile döndür, ne olur Sen beni. Bildim bileli ben beni, söylerim deli deli: Sevgini ver Sevgili!
354) Sabret, gör! Bu sonuç sana özel, Allah yapar her şeyi en güzel.
355) Göz ver, yanarak bir başka! Öz er, anarak tek aşka!
356) Allahtan başka yoktur hiçbir ilah, Resûl Kuranı ne güzel eder izah, Melek-ül Mevti görünce gafil der: Eyvah!
357) Her nerede isen, Rabbinin yoluna dön, gel! İman eden yüreğe yoktur engel.
35
Ne bir dua, ne beddua, bir kelam-ı fukara: Rabbim! Her kim ne murad ediyorsa hakkımda, dergâh-ı ilahiden, ona iki katı ulaşa.
359) Yoksa eğer yüreğinde, hak adına hiçbir dava. Şeytan ve yardımcıları, alkış tutar böyle ava.
360) Hakka dönüktür özüm, Onsuz sönüktür sözüm, dünyalıkta yoktur gözüm.
361) Dersin akl-ı beşerden ırak, insan olur önce çırak. Derim Hak Teâlâ dilerse, usta olur bir anda çırak.
362) Dillerden düşmeyen, aşk kokulu güldür. Günbegün ağlayan, vefalı bülbüldür. Ey Maşuk! Ne olur artık Gül, yüzümü güldür!
363) Dil getirir kelime-i şehadet, amel eder her dem ona muhalefet. Bu hâl eder delalet, yerleşmemiş o kalbe hidayet.
364) Aldığımız nefes emanet, verdiğimiz nefes inayet. Şu hayatta sahip olduğumuz an ne? Geçmiş olsun anne!
365) Bilsen ki karşındaki insan cahil, edersen onunla münakaşa, olursun sonunda gafil. Bir iken iki olur cahil.
366) Cahille münakaşa eder insanı gafil.
367) Sorsan herkes her şeyi biliyor! O hâlde bu gafilane söylemler ve cahilane eylemler, Allah aşkına nereden geliyor?
36
Mesleğimi yakamam, meşrebimi atamam. Dağları, taşları kırarım, yıkarım; bir kalbi kıramam, asla gönül yıkamam.
369) Yoktur Senden başka hiçbir ilah, ey Yaradan! Ne olur kurtar beni, şu ayrılık denen yaradan!
370) Fatiha ki taleb-i hidayet, Kurandır bu duaya icabet.
371) Anne duası alan yolda kalmaz, baba bedduası alan iflah olmaz.
372) İmandan maksad önce hayâ. Hayâ eden yüzler benzer aya.
373) Ne o yan, ne bu yan, ne de şu han. Hedef cihan, nesl-i Kuran.
374) Ey nefsim! Bilenden korkma! Bilmediğini bilenden korkma! Bildiğini bilmeyenden de korkma! Lakin bilmediğini bilmeyenden kork! Zira insanların en şerirleri onlardır.
375) Şiirleri aşka nazır, dizeleri sadra kazır. Yûnus vuslata muntazır.
376) Ağız yaydır, kelimeler ok. Yayından çıktı mı ok, artık geri dönüşü yok!
377) Atıldım bir meydan-ı imtihana, iki kapı açıldı bu hana. Tevazu kapısından girdi itaat ve taat, kibir kapısından çıktı isyan ve şenaat.
37
Ey nefsim! Sözlerime ey nefsim diye başlamam, tevazudan değildir bilesin. Zira sen emmaresin, daim tenkit edilmelisin, hakkın övgü değil, yergidir bilesin.
379) Yoktur hiçbir şeyde Sana secdedeki lezzet, ne olur Rabbim Sen rüyet-i cemalini lütfet!
380) Ellerimi açtım, gafletten Hakka kaçtım. Ben Sana muhtacım, esman benim ilacım.
381) Ey nefsim! Nasihat edebileceğin kimselere, nasihat etmemek büyük bir kayıptır. Nasihat alabileceğin kimselere, nasihate kalkışmak büyük bir ayıptır.
382) Topluluk içinde nefislerini medh ü sena ile ananlar, yalnız kaldıklarında bila mecbur nefislerine taparlar.
383) Ey hikmet! Sen İslâma giden yolsun. Gönlün imanla dolsun, dilin ne olursa olsun, yeter ki söylediğin hak olsun.
384) Bak, mahlukat onu okuyor duy! Teslim ol, Kurana uy! Tevekkül ne güzel bir huy.
385) Münafığın nifak oku, neşrediyor nahoş koku. Kibirlinin arşta burnu, göremiyor açla toku.
386) Kurandan alacağız ders-i hakikati, efalimizle anlatacağız hak din İslâmı.
387) Cismi büyük, fikri küçük, çıktı bir adam karşıma. Dedi: Ey şâir bana baksana! Ben kadere inanmıyorum, ne anlatsan boşuna. Dedim: O da senin kaderin anlasana.
38
Rıza-i ilahi olunca yalnız emel, ibadet olur her bir amel.
389) Şiir vardır evliya eder, şiir vardır eşkıya eder. Şâir vardır evliya dahi gıpta eder, şâir vardır eşkıyalar da lanet eder.
390) Adın ana ana kendimden geçtim. Meşrepler içinde ben aşkı seçtim.
391) Şol sözlerim ki sanma ham, hepsi Hakktan gelen ilham.
392) Kalmamış insanda hayâ, ar sanki cansız, ruhsuz bir duvar. Hasenat sanki ona bâr, gafilden daha müflis kim var?
393) Ne güzel ayrıntı, göz üstüne nakşedilen kaş. Söyle! Kimdir, şu simayı nakşeden nakkaş?
394) Değildir kesreti terk, gerçek marifet. Kesret içinde de vahdet ile olabilmek, asıl marifet.
395) İman çıplaktır, elbisesi takva. Ne güzel zinet, bu elbisede hayâ.
396) Araçları amaç hâline getirmek, ancak hedeften sapmak demek.
397) Bir insan düşün ki samimi, olsa da hakiki bir ami, tek başına fetheder âlemi.
39
Etti her nebi ümmetine rehberlik, peygamber mesleğidir öğretmenlik.
399) Davam gönlü tamirdir, uyku yeri kabirdir.
400) Korku olur cehalet, ilim en büyük cesaret.
401) Yoktur bu dünyaya, ikinci bir geliş. Bak, gör her şey Onu anlatır insana. Düşün ve aklet! Hikmet ise dilindeki naklet! Bize düşen, sabır ile şükrediş, Melek-ül Mevte: Hoş geldin! diyebiliş.
402) Menfi millet zillet, müsbet millet izzet. Gün gelir bizi de bir anlayan çıkar elbet.
403) Eğer gaye ise, görmek bir mucize. Bak, kendine öyleyse, gör binbir mûcize!
404) Görmüyorsa haramı eğer bir göz, söylenmese de tek bir söz, yüzden okur yüreği, elbette o masum göz.
405) Hakkı ikrar içindir, övgü Allah içindir. Gayrısı niçindir?
406) En sevmediğimiz iş körü körüne taklittir. Ve en sevdiğimiz iş şevk ve zevk ile tahkiktir.
407) Mesleğimiz tevazudan mürekkep, ilmiyle amel etmeyen olur merkep.
40
Aldanma, fani dünyaya! Bırakır insanı yarı yolda yaya.
409) Büyük israftır boş durmak, hırs nefis için yorulmak, şevk Allah için koşturmak.
410) Resûlullah rahmet saçar, mümin yürek güller açar. Gafil hidayetten kaçar, Hutame kolları açar.
411) Nakış alkışlar nakkaşı, resim gösterir ressamı. Olmaz mı hiç şu hikmetli bedenin nakkaşı ve şu sanatlı simanın ressamı?
412) Haramdır, günahtan bir damardır, piyango kumardır, Müslüman uzak dur!
413) Tahakküm düşürür esfel-i safilîne, istişare götürür alâ-yı illiyyîne.
414) Asık surat, çatık kaş, sanki kendi verir aş. Kendine gel arkadaş, olma Karuna yoldaş!
415) Kişiliğini bulunduğu koltuktan alanlar, şüphesiz onlardır karakter mahrumu olanlar.
416) Süslü dünyaya kandık, o tüccardan ne aldık? Aldandık, hep onu andık! İşte kabre vardık, amellerimizle baş başa kaldık.
417) Yâ Rabbena! Hamd yalnız Sana, övülmekten yana, sığındım Sana.
41
Övülmeye layık olan ancak Allahtır.
419) Muhabbetten Muhammed etti sudur, Muhammede muhabbet olur sürur, Muhammedsiz muhabbette yoktur huzur.
420) Dil ile esfel-i safilîn, dil ile alâ-yı illiyyîn, dil ile derin deniz görüne, dil ile girersin gönüle, dostun da düşmanın da o dil ile.
421) Adalet kalem oldu, satırlar hikmet doldu. Hikmetsiz adalet soldu, oldu dalalet.
422) Ben Senden bir eser, aşkın eder beter. Yûnus Seni diler. Lütfet, cemalin göster!
423) Ey kalp! Ne diye yoruldun?
Dinledim, ben de duydum. Üslupta virüsler buldum, formata ihtiyaç duydum.
424) Ne haddi aşar mezhepleri reddederim, ne de onları müstakil bir din zannederim.
425) Dediler: Referansın kim? Dedim: Hakikaten Allah Azze ve Celle, kavlen ve amelen ahlâk-ı Muhammedi, zahiren Abdullah İbni Âdem.
426) Dünya hayatı bir sürgün, gün gelir biter sayılı gün. Öleceğiz, döneceğiz Rabbimizi göreceğiz.
427) Malum telkin yapışları, Azrailin bakışları, kalbimin son atışları, vuslata can atışları, Rabbime koşarım, Mabuduma uçarım.
42
İlim deryasına daldım, ben hilmi senden aldım. Yâ Resûl, sana hayran kaldım!
429) Ferşten yükselir Arşa, binler dil ile tövbe, dua, niyaz. Arştan iner ferşe, sonsuz hikmetle rahmet-i serfiraz.
430) Ben istemem makam mevki, Rabbim Sen sev yeter ki. Kabir ne güzel bir ev ki, seyredilir cennetteki mevki.
431) Örümcek ağından bir yapı, onlarınki vehmi bir kapı, ehl-i küfür yutacak, mahşer günü hapı.
432) Ey Yûnus! Nefsine kondurmuyorsun toz, kibrin aleyhine ne büyük bir koz; ateşe girer olur köz. Marifet dolu öz, ne güzel bir göz.
433) Rüzgâr ol, hikmet es! Göremez bizi herkes.
434) Ruhum hep gurbette, yüreğim hasrette. Hakktan uzak durmak, binbir türlü işkence.
435) Yanıldın ve yanılttın, emelleri uzattın, amelleri kısalttın. Kendini göre göre, kendini bile bile, sen ateşe attın.
436) Dediler: Ey şâir! Muhakkak, sen ancak bir delisin. Dedim: Ey Yûnus! Sen muhabbetin eli, aşkın bedelisin. Bırak herkes dilediğini desin.
437) Gaflet dediğin ne çirkin bir nisyan, daldıkça ediyor insan isyan. Hoş görürsen insan olur İslâm, hor görürsen ziyan olur insan.
43
Ağlayan anlar dizelerimizi, Allah dostu sürer Peygamber izi. Kimileri inkâr eder bizi, kaybeder sonunda izimizi.
439) Bismillah diriliş, dua direniş ve sücûd yükseliştir.
440) Bir damla su ile gelip bir tohum taneciğiyle göçen insana kibir değil, tevazu yaraşır. Kibriya Âlemlerin Rabbi Allaha aittir ve Ona yakışır.
441) Zulüm karşısında sessiz kalmak, zulme taraftar olmaktan farksızdır.
442) Bir çuval altının içinde üç beş tane sahte altın var diye hiçbir akil insan diğer altınlardan vazgeçemeyeceği gibi, İslâmda manen altın kıymetinde ve nispetinde olan hadisler içinde de birtakım uydurma hadisler var diye ne diğer hadisler ne de hadis ilmi inkâr edilebilir.
443) Çalışkan insanın beyni ve eli; tembel insanınsa çenesi ve dili çalışır.
444) Tepkilerin ekberi ve ekmeli tepkisizliktir.
445) Sükut en büyük taarruzdur.
446) Hüsn-ü zan hüsn-ü itikaddan gelir.
447) Sınırsız özgürlüğün olduğu yerde özgürlükten söz edilemez.
44
Gözün baştaki yeri, görevi, fonksiyonu ve işlevi ne ise sünnetin de dindeki yeri, görevi, fonksiyonu ve işlevi odur.
449) Toprak altına giren elmanın meyvesinin ve çöp kısmının çürüdükten sonra çekirdeğinden koca, meyvedar bir ağacın yaratıldığını gören nefse; nasıl olur da toprak altında eti ve kemiği çürüyen insanın acbüzzeneb tohumundan ikinci kez yaratılışı akıldan uzak görünür?
450) Müslümana tahakküm değil, istişare yaraşır.
451) Ve öyle bir kelime söyle ki tüm kelimeler onunla hayat bulsun.
452) Tasavvuf ihlâs, ibadet ve muhabbetle aşka ermektir.
453) Tasavvuf ahlâk-ı Muhammedîdir, edeptir.
454) Tasavvuf Allahtan bir an dahi, göz açıp kapayıncaya dek olsa da, gaflet etmemektir.
455) Bana aşktan soruyorsunuz. Aşk odur ki: Mecnunu da, Leylayı da Mevlâya bağlaya. Kalp ekilen muhabbetle gülerken, gözler o toprağı sulamak için ağlaya.
456) Ey nefsim! Biri sana: İki gözünü bana ver, mukabilinde tüm dünya senin olsun. dese hiç tereddütsüz: Hayır! diyeceksin. O hâlde o iki gözün tüm dünyadan daha değerlidir. Şükrünü eda etmek gerektir.
457) Ehl-i tarikat kalp ile; tövbeyle, zikirle gider Tevvâba, Kuddûse, Vedûda. Ehl-i kelam akıl ile; fikirle, hikmetle gider Alîme, Hakîme, Hakka. Ehl-i hakikat kalbiyle ve aklıyla; zikirle ve fikirle, ilim ve marifetle gider Allaha.
45
Sözde mühim olan kelimenin kemiyeti değil, mesajın keyfiyetidir.
459) Ey nefsim! Günün karanlığından değil, gönlün karanlığından kork. Zira gerçek karanlık odur.
460) Kimseye düşmanlığımız yoktur bilesin. Bize kurşun atanlara gül uzatmaktır işimiz.
461) Bir elma çekirdeğinden koca bir ağacı halk eden Zât-ı Rahim-i Hafîz seni o toprak altında yokluğa atıp israf eder mi? Düşün! İnkâr ne yaşamın olabilir senin ne de düşün.
462) Nuruyla tüm âlemleri kuşatan Allaha taklidi bir tarzda mekân isnat etmek doğru değildir. Böyle bir isnatta bulunan eğrilir ve eğriltir. Derhal bu isnattan vazgeçmelidir. Ancak Allahın bir ve tek, şeriksiz ve benzersiz oluşunu, yüceliğini ve muhteşem hâkimiyetini ifade etmek için O Zât-ı Akdes umum âlemlerin fevkindedir denilenilir, denilir ve öyledir.
463) Ey nefis! Eğer: Biz ecdadımızdan böyle gördük. şeklinde bir söylem insan için bir mazeret olsaydı, bu söylemi kullananlar Kuranda eleştirilmezdi. İnsan; okuyan, araştıran, öğrenen ve üreten kimsedir.
464) Atadan böyle gördük demek mazeret değildir.
465) Kim İslâmı Kuran ve sünnette ararsa gerçek İslâmı bulur ve doğrulur. Kim de İslâmı başka yerlerde ararsa hurafeleri bulur ve boğulur.
466) Potansiyel salihler cevval salihlere inkılap etmedikçe ve İslâmı efâl ve ahval ile tebliğ etmedikçe nesl-i Kuran ihya edilemez.
467) Akıl hikmete, hikmet istikamete sevk eder. Allahın kendine lütfettiği duyguları yerli yerinde kullanan insan meleklerin fevkine çıkar, duygularını doğru kullanamayan insan ise hayvanların da aşağısına iner.
46
Allah rızası için say eden hiç kimse hiçbir yeri ve hiçbir şeyi: Ben bulduğum gibi bırakırım. diyemez, her yeri ve her şeyi en güzel şekilde bırakmaya çalışır.
469) Bulduğun gibi değil, en güzel şekilde bırak!
470) Küçük görülen maddeleri israf etmeyen, büyük maddeleri hiç israf etmez. Ve büyük maddelerin israfı küçük maddelerin israfı ile başlar.
471) İsrafın büyüğü küçüğü olmaz.
472) Fıtrat İslâmın gayrı olmadığı gibi, İslâm da fıtrattan ayrı değildir.
473) İslâm fıtrat dinidir.
474) Ey nefsim! Yûnus bin Metta (a.s) gibi nefsinden gayrı suçlayacak kimse arama ki nefis hûtundan, sefahet zulmetinden ve gaflet denizinden kurtulasın.
475) İnsan, şu misafirhane-i kâinatın en müşerref ve mükerrem bir misafiridir.
476) İnsan, mihmandar olan Sultan-ı Kâinatın en çok lütuf ve ihsanına mazhar olan bir misafiridir.
477) İnsan, istidatlarının kemiyeti ve keyfiyeti hasebiyle hadsiz ulvi ve süfli makam ve mertebelere namzet akıl ve irade ile donatılmış murassa bir eserdir, zîhayat bir aynadır.
47
İnsan, nihayetsiz âcizliği, müthiş zayıflığı ve hadsiz fakirliğiyle beraber mutlak bir kudretin, mükemmel ve sonsuz kuvvetin ve nihayetsiz bir gınanın tecellisine mazhar zîşuur bir aynadır.
479) İnsan, Melik-i Kâinatın esma-i hüsnasının ve sıfat-ı kudsiyesinin en mükemmel aynasıdır.
480) Başarıyı yakalayanlar hiç hata yapmayanlar değil, kendi hatalarından ve başkalarının yaptığı hatalardan ders çıkarabilenlerdir.
481) Tasarruf; fuzuli her sözün, lüzumsuz ve gayri zaruri her işin terk edilmesidir.
482) Nefsini yönetemeyen kimseleri yönetici tayin etmeyiniz. Aksi takdirde zulme iştirak edersiniz.
483) Dediler: Bize öyle bir nasihatte bulun ki bir daha senden nasihat istemeyelim. Dedim: Hakkın tüm emirlerine itaat ediniz! Hakka ve halka verdiğiniz sözlere riayet ediniz!
484) İyi bir yönetici kimi hangi vazife ile tavzif edeceğini iyi bilendir. Bunun içinse, istidatları keşfetmek gerektir. Ezcümle bu da ayrı bir yetenek gerektirir.
485) Önce keşfet, sonra tavzif et!
486) Asıl hastalık gaflettir, iman zayıflığıdır ve günah mikroplarının kalbi tümöre uğratmasıdır.
487) Sahih tasavvuf Kuran ve sünnettedir. İnsan, tasavvuf zannıyla söylenen kendini şirke düşürecek her türlü sözden ve yapılan her türlü eylemden uzak durmalıdır.
48
Rehberi Kuran ve sünnet olmayanın, şüphesiz ki rehberi şeytan ve nefs-i emmare olur.
489) Herkese eşit muamele etmek adalet değil, bir nevi zulümdür. Zira adalet hakkın mizan ile taksimi ve takdimidir.
490) Liyakatin hâkim olmadığı yerde dalkavukluk hüküm sürer.
491) Allah dostlarının sözleri kılıç gibi keskindir, ama ok gibi de dosdoğru.
492) İyi bir konuşmacı olmanın yolu iyi bir dinleyici olmaktan, iyi bir yazar olmanın yolu iyi bir okuyucu olmaktan geçer.
493) Ey nefis! Bil ki, bu kâinat ve tüm mahlukat aynadır! Sana Hâlıkını anlatır ve Malikini tanıtır.
494) Âlem-i şehadet, tüm mahlukat ve zerrat nihayetsiz diller ile Zât-ı Akdesin varlığına ve birliğine işaret, delalet ve şehadet eder.
495) İslâmı doğru bir şekilde, güzel bir dille, insanları kırmadan ve incitmeden anlatmak cihadın ta kendisidir.
496) Hamd evrensel küme, şükür alt kümedir. Binaenaleyh her şükür hamddir; lakin her hamd şükür değildir.
497) Hamd zülcenaheyndir. Bir kanadı şükür, bir kanadı sena.
49
Tüm mahlukat aynadır, kendine verilen kabiliyetler nispetinde aynadarlık ettiği Zât-ı Akdesi bize isim ve sıfatları ile anlatır ve tanıt-tırır. Mahlukat içinde en güzel ayna insan, insanlar içinde en mükemmel ayna Muhammed (a.s.m)dır.
499) O öyle bir Allahtır ki vesvese ile gelen her türlü noksanlıktan münezzehtir. Tefekkürle elde edilen her türlü güzellikten çok daha güzeldir, mükemmeldir, mukaddestir ve pek yücedir.
500) Âlim olmak için gerek ve yeter şart Arapça bilmek olsaydı, Arapların hepsi âlim olurdu.
501) Şirkten tevhid ile, küfürden iman ile, nifaktan zikir ile, günahlardan tövbe ile temizlenilir. Ve Müslüman bedenen tertemiz olmalıdır ki ism-i Kuddûse parlak bir ayna olabilsin.
502) Kibirlenmek küçüklüktür, kibirlenen küçültülür. Büyüklenmek alçaklıktır, büyüklenen alçaltılır.
503) Dini ilahiyat diploması olanlara, edebiyatı edebiyat diploması olanlara ve tarihi tarih diploması olanlara teslim eden bir millet; milli ve manevi değerlerini kaybetmeye mahkûmdur.
504) Kuranı hıfzedene hafız, hazmedene âlim denilir.
505) İslâmî terör örgütü yoktur, İslâmı kullanan terör örgütleri vardır.
506) Merkeze Allahın rızası yerine insanın rızasını alan hiçbir ictihad, hiçbir fetva arzîlikten kurtulamaz ve semavi olamaz.
507) Ey nefsim! Hizmet ettiğini iddia ettiğin konumda ve durumda insanlara tepeden bakma ve haddi aşma! Ta ki hizmetin eziyete inkılap etmesin.
50
Şiiri belli bir kalıbın içine sokmaya çalışanlar o kalıbın içinde yok olmaya mahkûmdurlar.
509) Biz yazdıklarımızı yaşamaya çalışmadık, Allahın bir lütfu ki yaşadıklarımızı yazdık.
510) İnsanlardan özür dileyemeyen kimse Allahtan af dilemez.
511) Kul hata da eder özür de diler.
512) İlme talip olmak, uykusuz gecelere talip olmaktır.
513) Dediler: Sen Kürt müsün, Türk müsün, Arap mısın? Dedim: Ben önce Müslümanım, sonra Türküm. Hem Türküm; ama Türkçü değilim.
514) Üslubunda virüs bulunan hiç kimse idareci olmaz, olamaz ve olmamalı.
515) Gemiye dümencilik etmekle sorumlu iken, geminin diğer hizmetkârlarının hizmetlerini inkâr ederek haklarını gasbeden ve yiyen kimseden daha zalim kim olabilir?
516) Dünyaya değil, muhabbet-i ilahiye talibiz. Beldelere değil, yüreklere talibiz.
517) Biz âlemlere değil, kalemlere konuştuk. Biiznillah kalemler konuşacak âlemlere.
51
İctihadın merkezinde rıza-i ilahi olmalı, rıza-i insani değil.
519) Tenkit ve tehdit motivasyonu düşürerek çalışma şevkini kırdığı gibi, takdir ve tebrik dahi motivasyonu yükselterek çalışma şevkini artırır.
520) İhtiyaçların değişmesi talepleri değiştirdiği gibi, asırların tebeddülü de müceddidleri tebdil eder.
521) Evliya kime kulluk ederek terakki ve teali etti ise, sizler de Ona kulluk ederek yükseliniz ve yüceliniz. Evliyadan medet beklemeyiniz. Medet yalnız Allahtan dilenir ve yalnız Ondan gelir.
522) Tüm kâinat ve mahlukat Allahın vücudunun ve vahdetinin ayineleri ve şahitleri olmaktan başka bir şey değildir.
523) Elbette sünnete ittiba etmek gerektir ve elzemdir. Ancak sünnete ittiba bahanesiyle harama girmek de kâr-ı akıl-ı insan ve netice-i iman ve İslâm değildir.
524) Ey nefis! Söz konusu eleştirmek olunca, tüm dünyayı eleştiriyorsun. Söz konusu eleştirilmek olunca, bir tek insanın dahi eleştirisine tahammül edemiyorsun.
525) Kalem ile konuşmayı öğrendiğimden beri dil ile konuşmayı unuttum. Hâl ile konuşmayı öğrendiğimden beri kál ile konuşmayı unuttum. Rabbimi bildiğim günden beri kendimi unuttum.
526) Şâirler toplumun kalbi ve duygularının en güzel tercümanıdır.
527) Varlığın Var Edenin varlığına delildir. Senin ölmenle birlikte bu âlemde varlığın hâlâ devam etmesi Var Edenin devam ve bekasına delildir.
52
İşitmen işittirenin işittiğine delildir.
529) Görmen gördürenin gördüğüne delildir.
530) En büyük hırsızlık başkasının zamanını çalmaktır.
531) Zulmeden herkes zalimdir. Her zalim alçaktır. Zalimlerin en alçağı ise, zulmünün farkında olmayandır.
532) Fikir ve ilim adamlarının kıymetlerini, öldükten sonra anlamaya devam eden her millet yerinde saymaya mahkûmdur.
533) Zulüm adaletin zıttıdır. O hâlde adil olmayan herkes zalimdir.
534) Kuran ile haşir neşir olmaya devam eden bir mümin daha dünyadayken cennetin kokusu alır.
535) Emeğe ve alın terine hürmet etmeyenler, insaniyetten nasibi olmayan kimselerdir.
536) Anlayabilenler anabilenlerdir.
537) Sınırsız özgürlük kaos doğurur.
53
Ne olur affet! Senindir sonsuz rahmet! Ne olur lütfet! Senindir sonsuz hikmet. Ne olur bahşet! Senindir ancak izzet!
539) Kâinat da mahlukat da ancak aynadır.
540) İnsan bu âleme sadece yiyip içip rahatça yaşamak için gönderilmemiştir. Kendisine verilen istidatlar, insanı ulvi bir gayeye sevk etmektedir. Bu istidatların başında da tefekkür gelmektedir. İnsanı insan yapan da akıl ve tefekkür değil midir?
541) Her insanın kendine: "Kimim ve neyim? Bu âleme nereden geldim? Nereye gidiyorum?" şeklinde sorular sorması akıl ve hikmetin gereğidir.
542) İnsan öncelikle kendini okumalı, düşünmeli, fehmetmelidir.
543) Ey insan! Sen bir hiç iken seni adem âleminden vücûd âlemine çıkaran Âlemlerin Rabbi Allahtan başka kimdir? O Allah ki seni adem zulümatından kurtardı. Taş yapmadı, bitki yapmadı, hayvan yapmadı, eşref-i mahlûkat olan insan keyfiyetinde yarattı.
544) Allahtan başka hangi güç, hangi ilim bir damla suyu; gören, işiten, düşünen ve konuşan bir insan suretine dönüştürebilir?
545) Bir damla suyu terbiye ederek onu erkek ya da dişi olarak hangi keyfiyette yaratacağını tercih etmek, ona gözler ve kulaklar, eller ve ayaklar, dil ve dudaklar vermek; onu gören, işiten, düşünen ve konuşan bir insan suretine dönüştürmek elbette yalnızca külli irade sahibi Âlemlerin Rabbi Allahın işidir.
546) Hâlık-ı Basîr-i Hakîm insanın gözlerini en güzel şekilde yaratmış, yerli yerine koymuş ve kirpiklerle korumuştur.
547) Bizleri hiçten, yoktan var eden ve bizlere gözler açan Âlemlerin Rabbi Allah, elbette ki gözlerimizi ve gözlerimizin gördüğünü layıkıyla görür. Basit bir gözlüğü yapan bir gözlükçü nasıl ki o gözlüğün gördüğünü görerek o gözlüğü icat ediyorsa, bize gözü ihsan eden Basîr-i Zülcelâl-i Vel-İkrâm da şüphesiz ki gözlerimizi ve gözlerimizin gördüğünü görmemekten münezzehtir ve pek yücedir.
54
Maddi anlamda en fakir bir insana dahi: İki gözünü bana ver, mukabilinde tüm dünya senin olsun! deseniz hiç düşünmeden: Ben görmedikten sonra dünyayı ne yapayım? diyecektir. O hâlde dünyadan daha değerli olan bu gözlerimiz için dünya kadar şükretsek yine de azdır.
549) Bize kulaklar açan ve sesleri kulaklarımıza saçan Âlemlerin Rabbi Allah kuşkusuz bizi, tüm mahlûkatın sesini ve kulaklarımızın işittiğini hakkıyla işitir. Basit bir işitme cihazını yapan bir kişi nasıl ki o cihazın fark ettiği sesleri fark edip, tabiri caizse işittiğini işiterek o cihazı icat ediyorsa, bize kulağı ihsan eden Semi-i Zülcelâl-i Vel-İkrâm da şüphesiz ki sesleri ve kulaklarımızın işittiğini işitmemekten münezzehtir ve pek yücedir.
550) Allah insanoğluna dil diye tesmiye ettiğimiz öyle bir nimet vermiştir ki bu küçücük et parçası sayesinde hem Hâlık-ı Hakîmin yarattığı nihayetsiz tatları ayırt ederiz hem de aklımıza, ruhumuza, kalbimize tercüman olan bu dil sayesinde kendimizi ifade ederiz.
551) Sâni-i Hakîm insanı her bir azasıyla bir sanat eseri olarak halk etmiş ve yine her bir azasına ayrı ayrı hikmetler takmıştır.
552) Saçlar, kaşlar ve kirpikler üçü de görünüş itibariyle birer kıl olmasına rağmen, Sâni-i Hakîm-i Adl-i Hafîz kaşlar ve kirpiklere bir ölçü, bir sınır koymuştur.
553) Bir A4 kâğıdı kadar küçük bir alanda aynı azaları yerleştirmek suretiyle böyle nihayetsiz simaları halk etmek her şeyin yaratıcısına has öyle mükemmel bir tasarruftur ki akılları hayrette bırakıyor.
554) Hâlık-ı Hakîm-i Kadîr-i Zülcelâlin varlığını ve birliğini ilân ve ispat eden iki çeşit âyeti vardır:
1) Kelam sıfatından gelen, Cebrail (a.s) aracılığıyla vahiy yoluyla indirdiği âyetler.
2) Kudret sıfatından gelen, kitab-ı kâinattaki her bir mahlûku üzerinde tecelli eden âyetler ki buna tekvini âyetler diyoruz.
555) Kelam sıfatından gelen okuduğumuz Kuran-ı Kerim ile kudret sıfatından gelen tabiri caizse kitab-ı kâinat olan Kuran ve bu iki kitaba ait âyetler karşılıklı olarak birbirine işaret eder, birbirini izah, ispat ve tefsir eder.
556) Kuranı indiren, kitab-ı kâinatı yaratandan başkası olmadığı gibi, şu kitab-ı mûcize-i kâinatı halk eden de Kuranı indirenden gayrısı değildir. O hâlde müessir elbette eserini anlatacak, izah edecek ve tefsir edecektir.
557) O Allah ki sizi bu dünya sarayına bir misafir yolcu, çiçeklerle müzeyyen yeryüzü sergisine bir misafir seyirci olarak göndermiş; onun üzerinde dolaşır ve Sâni-i Hakîmin sanat eserlerini temaşa edersiniz. Dünya misafirhanesine, dünya sarayına o koca güneşi bir lamba, bir soba yapmış. Yine geceleri zifiri karanlıkta kalmayın diye ayı o saray ahalisine bir kandil ve yıldızları da mumlar kılmış. Hâl böyleyken nasıl bu işleri görmezden gelir, tesadüfe verir de Hâlıkınızı inkâr edersiniz?
55
Bu şuursuz ve iradesiz rüzgârlar bizi bilmez ve sesimizi duymaz ki bize şefkat ederek yağmur yüklü bulutları bizim için kaldırıp muhtaç olduğumuz yere sevk etsin! O bulutları, rüzgârları istihdam ederek dilediği yere sevk eden Semii-Mucîbtir, Basîr-i Kadîrdir, Hakîm-i Mutlaktır.
559) Kadîr-i Ezeli, Hakîm-i Ebedi tarafından gök ile yer arasında boşlukta durdurulan bulutun ne aklı var ne ilmi, ne şefkati var ne iradesi, ne hikmeti var ne de kudreti. O hâlde bize yağmuru getiren bu şuursuz bulutlar değil; bizi yaratan ve yaşatan, her türlü ihtiyacımızı görüp gözeten Âlemlerin Rabbi Allahtır ki o bulutlar Onun mülkünde ancak bir perdedir, onları su ile dolduran muhtaçlara koşturan Kadîr-i Rahimdir.
560) Katarat-ı yağmur (bilhassa da dolular) öyle mizanlı, öyle intizamlı ve hikmetli bir şekilde halk ediliyor ve indiriliyor ki fırtınalar ve dehşetli rüzgârlara rağmen o mizan ve nizam bozulmuyor, bu katreler birleşerek muzır maddeler hâline gelmiyor. Hikmet ve rahmetle halk edilen yağmur, mizan ve intizamla yeryüzüne gönderiliyor; gayet hikmetli işlerde şuurkârane istihdam ediliyor. O hâlde bu işleri yapan akılsız, ilimsiz, şuursuz, iradesiz yağmur taneleri değil; Vâhid-i Ehad, Rahmân-ı Kadîr, Rahîm-i Hakîm-i Hâkimdir.
561) Gök gürültüsü ve gürlemesi de Âlemlerin Rabbi Allahın azâmet ve kibriyasını haykırır ve ilân eder, O'nu hamd ile tesbih eder.
562) Nasıl olur da sizi yaratıp yeri size bir döşek, semayı bir bina, bir tavan yapıp, o nihayetsiz rızıklarla sizi besleyen Rabbinize ortak koşarsınız? Hiç düşünmüyor musunuz? Allahtan başka taptığınız hiçbir şey ne bir zerreyi yaratabilir ne de sizi rızıklandırabilir.
563) Sizi yaratmada, yaşatmada, rızıklandırmada ve hiçbir yerde, hiçbir şeyde, hiçbir şekilde; hiçbir şeriki, hiçbir ortağı ve hiçbir dengi olmayan Allahın elbette ibadette de hiçbir ortağı yoktur.
564) Tüm insanlar da aslında acz, zaaf ve fakr ile yer yüzünde bir bebek gibidir. Yeryüzü Allahın kusursuz esma ve sıfatları ile onları bağrında barındırır ve sütü ile besler.
565) Arzı halk eden Hâlık-ı Hakîm, yeryüzünde insanlar sarsılmasın diye ağır baskılar yaptı. Yani Mevlevî gibi döndürülen dünyamız bu hareketiyle insanları çalkalayıp sıkıntıya sokmasın diye o yeryüzünde suya mukabil dağlar da halk edildi.
566) Hâlık-ı Hakîm; tarımsal ürün çeşitliliği, akarsular için su deposu, muhtelif hayvanlar için yaşam alanı, yer altı kaynaklarının depo alanı olması ve hakeza birçok hikmetle halk ettiği dağları aynı zamanda, küre-i arzın hareketi hengâmında dengenin sağlanması ve yeryüzünün sarsılmaması için de kazıklar kılmıştır.
567) Allahın yarattığı her şey aslında bir mûcizedir, yeter ki biz bakmasını bilelim.
56
Ey insan! Gel şimdi bak şu toprağa ki aynı topraktan limon, portakal, greyfurt, üzüm, zeytin, nar, muz, incir, erik, badem, kayısı ve hakeza türlü türlü meyveler, bitkiler çıkarılıyor. Aynı su ile sulandıkları hâlde bunların kokuları, renkleri, şekilleri, tatları birbirinden farklıdır. Bazıları tatlı, bazıları ekşidir. Bütün bu farklılıkları yapan; aklı, ilmi, iradesi, kudreti, şefkati olmayan, seni tanımayan ve bilmeyen şu şuursuz toprak mı? Yoksa seni hiçten, yoktan halk eden, sana bir dil ve iki dudak veren, şefkatiyle midenin ve bedeninin her türlü ihtiyaçlarına cevap veren, yeryüzünü sana sofra gibi seren Hâlık-ı Vâhid-i Ehad, Rezzak-ı Kadîr-i Zülcelâl mi? Elbette Allah diyeceksin! O hâlde hiçbir şeyi Ona ortak koşma! Ve hiçbir şeyi Onun kudretinden uzak görme!
569) Ey insan! Senin Rabbin Odur ki sendeki nihayetsiz acz, fakr ve zaafa binaen inek, deve, keçi ve koyun gibi hayvanları nihayetsiz kudreti, ğınası ve kuvvetiyle senin için âdeta bir süt fabrikası hükmüne getirmiş, seni bir bebek misillü şu arz beşiğinde rahmetiyle rızıklandırır ve şefkatiyle besler. İşte bu tasarrufuyla sana varlığını ve birliğini; esma ve sıfatının nihayetsiz güzelliklerini ve her türlü noksanlıktan münezzehiyetini ilân eder. Sen dahi Onu eserleriyle ve bu muhteşem tasarrufları ile bil ve tanı!
570) Aklı ve ilmi olmayan bir arının elindeki malzemeyi israf etmeden âdeta profesyonel bir matematikçi gibi en hikmetli şekil olan düzgün altıgen şeklinde petek yapması, mükemmel bir iş bölümü ile çalışması; her bir ağaca, her bir bitkiye giderek bal özü toplaması, (güya insanları düşünüp, onlara acıyıp şefkat ederek!) şifalı ve mugaddi balı yapması, üstelik karnındaki bal ile vücudundaki zehiri birbirine karıştırmaması açık bir şekilde gösterir ve ilân eder ki bütün bu işleri yapan Hâlık-ı Hakîm, Kadîr-i Mutlak, Şâfi-i Rezzak-ı Rahim Âlemlerin Rabbi Allahtır.
571) Allah'ı unutup, Ondan gaflet ederek ve Onu bir tarafa bırakarak yalvardığınız o uydurma ilahlarınız, kendilerinden medet beklediğiniz o sözde ilahlarınız var ya, onların hepsi toplansalar, bir araya gelseler bir sinek dahi yaratamazlar.
572) Bir sineği yaratamamanın verdiği eziklik, bir fili yahut deveyi halk edememenin verdiği eziklikten daha azimdir. Çünkü insan sineği fil ve deveye göre daha âciz ve zayıf görmektedir.
Şair'ül İslam Yunus Kokan